19 Haziran 2017 Pazartesi

REINVENT THE GAME


 
How can a few pirates in small boats capture and hold huge tanker ships hostage? How can a few scattered people in caves halfway across the world instill fear in the hearts of millions of citizens in the largest, most powerful countries in the world?

In "A Seperate Peace" John Knowles's novel, Phineas invents the game Blitzball in which everyone chases a single ball carrier, who must outrun every other competitor. Phineas always wins because the rules of the game (a game he invented) favor his particular skills.

I believe that is the secret of success. Play the game you know you can win, even it means inventing it yourself.

Enterpreneurs understand this; some start their own companies for exactly this reason. I know many number of successful people who could never get a job in a corporation because they never went to either College nor University. So they started their own companies; companies they designed to play to their unique strengths. They invented a game they could win, and then they played it.

Large firms spend tens of thousands of dollars to experienced sales account managers and on proposals to clients as well. But is that wins the game? I believe what really wins is client ownership over the project. If you sit with the client and design the project with him/her, your one page proposal (that him/her in effect, co-wrote with you) will beat their hundred pages every time at a fraction of the cost. That is a game an independent contractor can win.

At one of my favourite novels "How David Beats Goliath," Malcolm Gladwell well summarized about the moment that David shed his armor. He knew he could not win a game of strength against strength. But he also knew he was faster, more agile and had better aim. So he picked up five stones, dashed out of the pack and won the battle. He broke the rules and reinvented the game.

Malcolm Gladwell refers to  a research done by a scientist Ivan Toft, who looked at every war fought in the past two hundred years in which one side was at least ten times stronger than the other. He found that the weaker side won almost 30 percent of the time, a remarkable feat. The reason? They fought a different war than their opponents.

The 70 percent that lost? They fought the conventional way; they engaged in battle using the same rules as their strong opponents.

What game are you playing? Is this the right game for your particular skills and talents? Is it a perfect setup for you or your company to win? If not, then perhaps it is time to play a different game or invent one of your own: one you can win.

5 Ekim 2016 Çarşamba

KIRGINLIK VE OFKE



Is dunyasinda yasanan tum tecrubelere yeni ve derin bir anlayis katma gucune sahibiz. Bunu yapabilmek icin kirginlik ve ofke formunda asagi ceken seyin ne oldugunu bulabilmemiz onemlidir. Bunun icin de gercek bir farkindalik ve kabullenme sart.

Zaman zaman arkadaslarimiza 
karsi kirginliklar tasidigimizin farkina varsak da, bu duyguyu bir savunma mekanizmasi olarak kullananlarin sayisi her gecen gun biraz daha artiyor. Bu durum, sahte bir ozguven hissi saglamak ve daha iyi hisssetmek icin kullanilan bir zirha donusuveriyor. Maalesef cogu zaman bu kirginliklari tasimanin gercek bedelinden habersiz bir sekilde hayat devam ediyor.

Gecmisin yuklerini tasirken iletisimde acik ve samimi olmak bence mumkun degil. 
Kararlari ozgurce almak zorlasir. Ofkelere tutunup karsi tarafa bizi incitmenin bedelini odetme istegi doğurabilir. Bir buyugumun bir sozu durumu guzel ozetliyor;  "Kirginlik dedigin, zehir icip karsi tarafin olmesini beklemek gibi..." Ama olen yalnizca bizleriz.

Bu deneyimlerin yipratici, guven kirici, kimi zaman korkunc ve karanlik tecrubeler olduklarini dusunulebilir. Oysa tumu aydinlanmis tecrubelerdir, cunku gercekte oldugumuz ve ileride olmak istedigimiz insanlara donusmemize yardimci olurlar. Ancak bu farkindaliga sahip oldugumuzda arzu ettigimiz mucadeleyi ve gelecegi ustlenebilecegimize inaniyorum.

Kirginliklarimizin bizi nelerden mahrum ettigini, bizi nasil gucsuz ve karanlikta biraktigini gorebilmek bazen cok da kolay olmayabiliyor. Gerginlik ve ofkelere tutunmanin yol actigi sikintilar nelerdir hic dusundunuz mu?
 
Deneyimledigim ve gözlemledigim sikintilardan sadece bir kaci; 
- Bizi kendimiz olmaktan uzaklastirir,
- Gecmiste yasamaya mahkum eder ve gucsuz birakir,
- Gizli yaralarimizi fark etmemizi ve iyilestirmemizi onler,
- Bazen bir kurban gibi hissettirir,
- Guvenimizi kaybettirir,
- Acik olmak yerine kendimizi savunmak zorunda hissettirir,
- Enerjimizi ve zamanimizi tüketir,
- Insani katilastirir, ofkelendirir, yipratir ve yorar,
- Strese neden olur,
- Cesaretimizi yok eder,
- Tatmin edici iliskiler yasamamizi engeller,
- Yeni firsatlari gormemize engel olur,
- Sagligimizi tehlikeye atar,
- Ozsaygimizi azaltir,

Ve liste bu sekilde devam eder...


Ozetle, ofke ve kirginliklarimiz bizi en buyuk arzularimizdan mahrum birakir. Bagislayici olmak ve bu yukten kurtulmak kalbimizin iyilesmesi, yolumuzun aydinlanmasi icin önemli bir yetkinlik ve ihtiyactir. Ancak bunu basardigimizda algilarimiz yenilenir ve insanlari, olaylari farkli bir acidan gorme becerisine erisebiliriz. Aksi halde egonun degismez hikayesinden siyrilamaz ve  yeni olasiliklari goremeyebiliriz.
 
Tercih bizimdir!

16 Eylül 2016 Cuma

MADALYONUN 2 YÜZÜ

Hedefe ulaştığımda müthiş bir coşku duyarım. Her defasında tam anlamıyla saf bir farkındalık ve mutluluk yaşadım. Hedefi gerçekleştirmek, bana o anda var olduğum haliyle bir olma duygusunu da yaşattı. Ve bu deneyimlerin her biri bana yeni bir vizyon kazandırdı. Her başarı anında, perdelerin açılıp hayallerimin gözlerimin önüne serildiğini ve olasılık çıtalarının tek tek aşılabildiğini gördüm.

Wikipedia tanımına göre vizyon, bir takım olayları gözlerimizin yardımı olmadan (zihinsel) görebilmek ya da algılayabilmektir. Tutku ise, irade ve yargıları aşan güçlü bir coşkudur. Güçlü bir vizyona sahip kişilerin, zaman zaman onları bulundukları yere hapseden mücadeleleri başarıyla atlatma gücüne sahip olduklarını gördüm. Açıkçası vizyon, beni de günlük yaşamın güçlüklerinden, varsayımlarından uzaklaştıran ve yeni tercihlerimde destekleyen bir kuvvet oldu.  Yeni deneyimler her defasında içimdeki tutkuyu harekete geçirdi. Öğrendim ki insan kendini adamadıkça, her an bir tereddüt, geri çekilme olasılığı ve etkisiz olabilme ihtimaliyle karşı karşıya kalabiliyor. Halbuki net bir vizyonun yolunda tutkuyla ilerleyen kişilerde, inanç kaybı ve pes etme gibi yorgun iç sesler umudun, heyecanın ve tutkunun iç sesiyle bastırılıp kendiliğinden kayboluyor.

"Vizyon ve tutku bir madalyonun iki yüzü gibidir. Biri var olmadan diğeri var olamaz."
İnancın ve azmin adı Enes Günel ile yarı maraton

Bence her insanın vizyonu eşsizdir ve yaşamlarının farklı zamanlarında değişir. Bir süreliğine benimkisi gibi özel ve kişiselken, daha sonra büyüyüp dünyaya yayılabilir. Vizyon, odak ve ilgi devam ettiği sürece büyüyebilir. Yol göstermeye ve destekleyici olayları ve kişileri karşımıza çıkarmaya başlayan bir büyüye sahiptir. Geniş bir vizyona sahip kişilerle yaptığım sohbetlerde, onların gözlerine baktıkça yeni dünyalar görürüm. Beni sezgisel olarak içine çekerler, hiç olmadığı kadar düşündürürler ve etkilerler.

Yıllar içinde vizyonlarını belirleyen, bir kaç yıl bu uğurda yoğun şekilde çalışan ve sonra işler bekledikleri gibi gitmediğinde uzaklaşan tanıdığım kişiler de oldu. Zaman zaman yaşadıkları düşüşlere rağmen bu kişiler yollarına devam ettiler. Başka bir alana geçtiler. Yeni bir vizyon uğrunda çalışmaya başladılar. İnançlarını sürdürdüler. Sanki bir gücün onları yönlendirmeye çalıştığı farklı bir istikamete yöneldiler. Bugün bu kişiler zayıf, güçsüz ve bazen de şanssız dönemlerinin ardından kendinden emin ve cesur kişilere dönüştüler.

Herkesin bir vizyonu olduğuna inanırım. Kimileri henüz bunun farkında olmayabilir. Kimilerinin ise içinde, derinlerde bir yerde sessizce yüzeye çıkmayı bekliyor olabilir. Er ya da geç gün ışığını görecektir, tıpkı bulutlara gizlenen bir güneş gibi. Gelmesini sağlamak için uğraşmayın, çünkü zaten oradadır. Bence yapılması gereken çok sevdiğiniz bir şey ile başlamak! İlham veren, heyecanlandıran ve motive eden... Yapılabilecek ve hayal edilen her ne varsa cesurca şimdi başlamalı. Cesaret içinde deha, güç ve sihir barındırır.

9 Ağustos 2016 Salı

RUN-WALK METHOD



Most of us go to work early in the morning, run as fast as we can for eight, ten, twelve hours, then come home and run hard again with personal obligations and sometimes more work, before getting some sleep and doing it all over again. Even we love it, that kind of schedule is deeply training. Not an athlete in the world could sustain that schedule without rest. Most athletes have entire off seasons.

I have been training for marathons since 2012. What I have learned is if you want to run a marathon successfully without getting injured, spend 4 days a week doing short runs, one day a week running long and hard, and two days a week not running at all.

It may seem a pretty smart schedule if you want to do anything challenging and sustain it over a long period of time. A few moderate days, one hard day, and a day or two of complete rest. But how many of us work nonstop, day after day, without a break? It might feel like we are making progress, but that schedule will lead to injury for sure.

When we do take time to rest,  we discover all sort of things that help us to perform better when we are working. My best ideas come to me when I get away from my computer and go for a run or simply engage in a casual conversation with a friend.

One of the upsides to rest days is that they give us time to think. When we rest, we emerge stronger.

There is a method of long distance running that is becoming popular called the Run-Walk method. Every few minutes of running is followed by a minute of walking. What is interesting is that people are not just using this method to train, they are using it to race. And what is even more interesting is that they are beating their old run the entire distance times.

Because slowing down, even for a few minutes here and there even in the middle of race, enables you to run faster and with better form. A short walk in the middle of your race. A pause. A breath. A moment to take stock. To realign your form. Your focus. Your purpose.

In short, I am not talking about a stop as much as strategic interruptions. A series of pauses to ask yourself a few important questions, to listen to the answers that arise, and to open yourself to making some changes. Maybe big ones, maybe small ones that will help you run strongly. That will ensure you are running the right race. And running it the right way. That will position you to win.





31 Temmuz 2016 Pazar

AVOIDING THE NEED FOR MOTIVATION

I was driving with my kids at Safari, when we noticed a lion sitting on a rock on top of a hill, in a perfect view.

My daughter asked me  "how do they get him to stay in that exact spot?"

 
Several years ago I was reading Peter Bregman's books about management technics. I remember a story about a family who moved to Georgia from NYC to enjoy outdoor living. The first piece they bought was an outdoor table. They placed it in their garden and their plan was to eat every meal there. But the plan failed. Somehow, they always chose to eat in the kitchen, where all the foods and drinks were. The idea of eating outside was amazing but the reality was too much effort.

Until one day, the father had a brainstorm. He moved the table from the garden to the deck right outside the kitchen. As far as I remember the difference was about 10 meters. And after that  they end up eating every single meal outside. Once the family changed the form, every member of the family started having their meals at the deck next to the garden. Those people were not walking 10 meters to the table all year long. The solution is not to explain to people why they should take the walk or force them to take the walk. The solution is far simplier; Move the table.

A recent study published in Journal of Public Health found that the closer teens live to places where alcohol is sold, the greater likely they will drink and drive. Even parents tell not to drink, schools tell not to drink, advertisements tell not to drink, if the alcohol stores and bars are within walking distance of where teens live, they will more likely to drink and drive drunk. It was stated that the close environment dictates teens actions.

We may think that we make our own choices and follow through on them without being too influenced by things around us, but all we need to do is to realize just how much our actions are determined by our environment. Let me give you an example from my diet experience before running the Barcelona marathon. I experienced that if I use a big spoon I eat more. If I use a big plate I am served more and eat more. If my kids put their chocolate box next to my notebook, I end up eating at least half of the box. So what I have learned is, sometimes we should not fight with ourselves to change our behaviour in the center of wrong environment, we should just change the environment. In the case of food, using a small salad plate instead of a big dinner plate was all the diet I need. It worked for me.

Let's come back to my daughter's question about a lion that sat so royally on the rock at the top of the hill for all visitors to see. It turns out that the rock he sat on was temperature controlled. It was warm on cold days, cool on hot days. No need to train the lion or to tie him to the rock or hope he likes the view. Just make the rock a place he wants to sit. 

Create an environment that naturally compels you to do the things you want to do.


20 Aralık 2015 Pazar

PARADIGMANIN GUCU


Paradigma sozcugu Yunanca'dan gelir. Genellikle bir varsayim ve deger algisi anlaminda kullanilir. Kimilerine gore dunyayi "gorme" tarzimizdir; gozle gormek degil de algilamak, anlamak, yorumlamak anlaminda...
 
Anadolu'da bir soz vardir; "sert toprakta tohum yetismez" derler. Bir an icin dusundum ve bu sert topragi insan beynine benzettim: topragin sertligi, insan beynindeki kaygiyi, endiseyi, stresi ve dusunceyi simgeliyordu bana gore. Sonra kendi kendime "nasil olur da bu beyinde sevgi, umut, cosku var olabilir?" diye sordum. Bu sorunun cevabini ararken kendimle yuzlestigimi farkettim. Stephen Covey'e gore paradigmalardan kastedileni anlamanin en basit yolu onlari birer harita gibi gormek. Hepimizin kafasinin içinde aslinda bir cok harita var. Bunlari iki gruba ayırabiliriz: Seyleri olduklari gibi gosteren haritalar, yani gerceklikler. Digerleri ise seylerin nasil olmasi gerektigini gosteren haritalar, yani degerler. Yasadigim her seyi bu zihinsel haritalara gore yorumladigimi gordum. Tutum ve davranislarimin da bu yorumlamalardan ve varsayımlardan dogdugunu daha net anladim. Cunku onlari gorus bicimim, dusunce ve davranis tarzimin da kaynagiydi aslinda.
 
Peki bu haritayı nasil bir yontemle okumaliyiz ve yorumlamaliyiz?
 
Haritayı okuyabilmek ve dogru anlayabilmek için once kafayi bosaltmak ve konsantre olmak gerektigine inanıyorum. Ancak bu sekilde topragi yumuşatabilir ve uretmeye hazir bir hale getirebiliriz. Dr. Oktem, beyini surekli esyalarla doldurdugumuz bir odaya benzetiyor ve diyor ki "ve bir gun gelecek odada adim atacak yer kalmayacak. Beyin, alma kapasitesi doldugu zaman otomatik olarak kendini kapatacak ve gerekli gereksiz bir cok seyi silmeye baslayacak." 

Uzmanlar, beynimizin ihtiyaci olan o bos yeri acmak, baska bir deyisle kafayi bosaltmak icin sabah erken kalkmayi, spor ve meditasyon yapmayi oneriyor ve ekliyor. Meditasyon için farkındalık bilincinin gelistirilmesinin en etkili yolu olduğu soyleniyor. Insan meditasyon sayesinde an'a odaklanabiliyor ve bastirilan duygular, dusunceler ve stresler iste o an birer birer yuzeye cikarak kayboluyor. Gun içinde cikilan bir tatil gibi, her seyden uzaklasip zihni bosaltiyor ve dinlendiriyor.

Ve farkettim ki icimdeki coskunun ve farkindaligin artmasinin ana kaynagi kendim ve sabah kosularim! Kosmanın en etkili meditasyonlardan biri oldugunu ogrendigim gun deneyimlemeye basladim. Siz hic gercek "Ben" ve yarattigi yuksek farkindalikla yuzlestiniz mi? 

11 Aralık 2015 Cuma

TAS DEVRINDE KOSMAK YA DA KOSMAMAK

Tas devrinde magaralar icinde yasamini surduren ilkel insanlar, gida ihtiyaclarinin onemli bir kismi olan hayvansal proteinleri avcilik ile karsilayabiliyordu. Hic bir teknik ve atesli silahlarinin olmadigi o caglarda avcilik,  tas, sopa ve ilkel tuzaklarla mumkundu. Insanin avina yon verebilmesi, avini yakalayabilmesi veya tuzaga dusurebilmesi icin cogu zaman kosmasi gerekiyordu. Bu kosularin bir bolumu kisa sureli ve hizli, diger bir bolumu ise kimi zaman saatlerce suren uzun mesafe kosulardan olusuyordu. Bence bu deneyimler, insanin yaratilisi itibariyla vucut yapisinin kosmaya gore kurgulandigini ve bu sekilde hayatta kalarak bugunlere gelmesini sagladigini acikca gosteriyor.

 
Kosmak hakkinda iki zit dusunce var; yukarida paylastigim kosmaya kurgulanmis vucut yapimizin aksine bazi bilim adamlari, insan vucudunun kosmaya yatkin olmadigini, vucudumuza zarar verdigini ve bu sebeple atalarimizin sadece yuruduklerini ileri suruyorlar. Insanlar bir cok hayvana kiyasla cok daha yavaş olabilirler ancak ayni zamanda her turlu mesafeyi kosmaya da son derece yatkinlar.

Insanin kosmaya yatkinligina iliskin gözlemler: 
  • Guclu kalca (gluteus) kaslariyla yaratildik. Bu kaslar yurumek icin temel bir ihtiyaç değil ancak kosmak icin son derece gerekli.
  • Kani oksijenlendirme becerisine sahibiz. Hayvanlar, en fazla adimda bir nefes alabilirken, biz iki ayak ustunde oldugumuzdan boyle bir kisitlamamiz bulunmuyor.
  • Butun kosan hayvanlarda ve insanlarda asil tendonu bulunuyor. Yuruyen hayvanlarda ise bu tendon yok. Ornegin sempanzelerde bulunmuyor. Yurumek icin asil tendonu gerekmezken kosmak icin onemli bir ihtiyac ve bizde var.
  • Kafatasinin arkasinda bulunan nuchal ligamenti sadece kosan hayvanlarda ve insanlarda bulunuyor. Kosarken basi sabit tutabilmek icin gerekli. Ornegin sempanze ve domuz gibi yuruyen hayvanlarda bulunmuyor. Sadece at, kopek, kedi ve insanlar gibi kosabilenlerde var.

Ozetle, tas devri insanlarının yaşam tarzına kısmen de olsa ayak uydurabilecek bir yaradilisa sahip oldugumuza inaniyorum. Saglikli bir yasam icin yalnizca et yemek yetmiyor; daha fazla egzersiz yapmak, dogaya cikmak ve kosmak da saglikli kalmamıza onemli olcude yardimci oluyor. Yaratilis itibariyla vücut yapimizin kosmaya gore kurgulandigini ve her turlu mesafeyi kosmaya yatkin oldugumuzu bilmek belki zit dusunceler yerine yeni baslangiclar yaratabilir.

4 Kasım 2015 Çarşamba

DOGRU ANTRENMAN ICIN DOGRU NABIZ

Antrenmanlarin siddetinin hesaplanabilmesi ve daha faydali olabilmesi icin nabiz degerlerinin nasil kullanilmasi gerektiginin bilinmesi onemlidir. Nabiz araliklari 5 seviyede kullanilmaktadir. Bu seviyelerin hesaplanmasi icin once asagidaki degerleri bilmemiz gerekir.

·    Dinlenik Nabiz:  Sabah uyandigimizda, yataktan kalkmadan olctugumuz nabiz. (5 gun boyunca her sabah dinlenik nabzinizi olcerek, ortalamasini almanizi oneririm.)

·    Maksimum Nabiz (MHR):  220 sayisindan yasinizi cikardiginizda yaklasik olarak maksimum nabiz sayinizi bulursunuz. (Nabzi etkileyen yas, cinsiyet, sicaklik, rakim gibi bir cok etken bulunmaktadir. Max. nabzi bulmanin tek yolu max. kapasiteyi sonuna kadar zorlayacak sekilde antrenman yapmak ve nabzi olcmektir. Ancak onerilmedigi icin 220 sayisindan yasiniz cikarilarak yaklasik deger hesaplanmaktadir.)

·    Formul:  Nabiz Araligi = (Max. Nabiz - Dinlenik Nabiz) * Hesaplama Yuzdesi + Dinlenik Nabiz

 
 
Antrenmanlarda Kullanilan Nabiz Seviyeleri:

1. Seviye (%50-%60):  Bu seviye genellikle antrenman oncesi isinma veya antrenman sonrasi sogumada kullanilir. Nabzin en dusuk oldugu seviyedir. Aktif dinlenme seviyesi olarak da bilinir. Bu seviyede yapilan antrenmanlarda kaslara cok az baski uygulanir. Bu yuzden atletik seviyesi iyi olan sporcular bos gunlerinde seviye 1 antrenmani yaparak da dinlenirler.

Ornek:
Max. Nabiz: 220-40=180
Dinlenik Nabiz: 60
Formul %50 icin: (180-60)*%50+60= 120
Fomul  %60 icin: (180-20)*%60+60= 132
Bu durumda yukaridaki degerlere sahip birinim 2. seviye nabiz degleri 120-132 MHR arasinda olmalidir.

2. Seviye (%60-%70):  Dayanikliligi artirmak icin yapilan antrenmanlarin seviyesidir. Vucudun en etkili yag yakim derecesine ulastigi araliktir. Bu seviyenin ust sinirlarinda antrenman yapmak, maraton gibi dayaniklilik sporlarinda basarili olmak icin temeli olusturur. Ben de hafta ici antrenmanlarinda 2. seviye'nin ust sinirlarini tercih ediyorum.

 3. Seviye (%70-%80):  Gri bolge olarak da adlandirilir. Seviye 2'nin ust sinirlarinda antrenman yapmakla seviye 3'te antrenman yapmak arasinda cok buyuk bir fark yoktur. Bu seviyede yapilan antrenmanlarin hazirlanilan yarisa bagli olarak suresi uzun olmalidir. Genellikle 3-8 saat arasi suren iddiali yarislar bu bolgede yapilir.

 4. Seviye (%80-%90):  Bu seviyede antrenman yapmak kas dayanikliligini gelistirir. Suresi 1-3 saat suren yarislarda performansi onemli olcude arttirir. Vucudun yuksek oranda asit urettigi ve bununla basa cikabildigi seviyedir. Dolayisiyla vucudun asit toleransini arttirmak icin gerekli olan antrenmanlardir. Bu antrenmanlar 6-12 dakika arasi intervallerdir. (Her iki intervalin arasindaki dinlenme suresi interval'in 1/4 uzunlugunda olmalidir.) Dinlenmenin kisa olmasi vucuttaki asit seviyesinin ayni kalmasini saglar ve vucut bu seviyedeki asit miktarina daha iyi adapte olmayi ogrenir.

 5. Seviye (%90-%100):  Bu seviye laktik asit siniridir. Bu zorluk seviyesinde kaslarda ve kanda asit birikmeye baslar. Bu seviye antrenmanlarda vucudun aside toleransi gelisir ve dayaniklilik artar. En iyi atlet bile bu seviyede en fazla 1 saat dayanabilir. Bu bolgede antrenman yapmak cogu dayaniklilik sporlari icin onerilmez. Yarisin sonlarinda depar atarken ve zaman zaman interval antrenmanlarinda tercih ettigim ust seviyedir. Genellikle yetismis ve antrenor araciligiyla bir programa bagli calisan sporcular bu seviyeye cikar. Aksi durumda onerilmez cunku bu seviyede antrenman yapmak kalbe zararli olabilir.

Bir yol haritasi olabilmesi icin ornek bir antrenman surecini ozetlemek istiyorum. Diyelim ki hazirlandiginiz yarisa 4 ay var. Bu sureyi 3'e ayirin. Ilk alti hafta, ikinci alti hafta ve son uc hafta olarak. Ilk alti haftada yogunluk yuksek, siddet dusuk olur. Ikinci alti haftada yogunluk biraz duser ve siddet artar. Antrenmanlarin en zor donemidir. Son uc haftada ise siddet iyice artar ve yogunluk duser.

Bu bilgiler cercevesinde hedeflenen amaca uygun seviyelerde antrenman yapmak cok onemlidir. Siz de kendi nabiz araliklarinizi hesaplayarak antrenman boyunca olcerseniz, antrenmaninizi kendiniz planlayabilirsiniz. Bunun icin size Garmin'in ve Pulsar'in nabiz olcer saatlerini oneririm.

11 Ekim 2015 Pazar

21. YUZYILDA KOSMAK MI?

Son yillarda yeni bir yetenek kesfi cagina girdigimizi dusunuyorum. Dunya o kadar hizli degisiyor ki, bizim ve cocuklarimizin birkac yil sonra ihtiyac duyacaklari kabiliyetleri bugunden kestiremiyoruz. Dolayisiyla artik sormamiz gereken soru, insanlarin dogru becerileri olup olmadigi degil, yeni becerileri ve yeni aliskanliklari ogrenecek potansiyelleri bulunup bulunmadigi olmalidir.

Arastirmalar hayatimiza degisimi getirmenin en basarili yolunun yeni rutinler yaratmak ve aliskanlik haline gelene kadar bunlara bagli kalmak oldugunu söylüyor. Bu yeni davranislari gelistirmenin yolu ise disiplin ve mucadele gucumuzu artirmaktan ve kendimizi odullendirmekten geciyor. Ancak yuksek bir motivasyon ile bu davranislari defalarca tekrarlayabilir ve yeni bir aliskanlik haline getirebiliriz. Bunu nasil yapacagimiz ise tamamen bize bagli! 



21. Yuzyilda kosmaya başlayarak hayatınıza 3 önemli değişimi getirebilir, disiplin ve mücadele gücünüzü artırabilirsiniz.
1- Motivasyonunuz Artacak.
Amac, anlami guclendirir. Bir amaciniz oldugunda ve bunun kendinize, cevrenize fayda saglayacak bir degisim yaratacagina inandiginizda, bir seyleri gerceklestirmek icin motive olmussunuzdur demektir. Kosmak guclu bir motivasyon araciniz olacak. Yolculugunuzu kosu antrenmanlariyla hic olmadigi kadar verimli ve mutlu bir hale donusturebilirsiniz. Kosarken salgilanan serotonin hormonu ile daha pozitif bir ruh haline sahip olacak, hoslanmadiginiz aliskanliklarinizi unutacak ve dusuncelerinizden arinacaksiniz. Kosmak sizi konfor alanlarinizin disina iterek potansiyellerinizi gelistirmenize gercek anlamda yardimci olacak.
2- Zihinsel Dayanikliliginiz Gelisecek.
Kosarken dolasim sistemi hizlandigi icin beyine giden kan akisi artar. Buna bagli olarak zihinsel dayaniklilik ve odaklanma becerisi de artar. Strese iyi gelen en iyi panzehirlerden biri kendi dusuncelerimizden uzaklasmaktir. Bunun icin yapilmasi gereken dikkatimizi baska yone cevirmektir. En iyi yontem ise baskalarini onemsemektir. Kosu arkadaslarinizla sohbetlerde onlarin deneyimlerini dinlemekle mesgulken kendiniz hakkinda endiselenmeyi unutacaksiniz. Yeni dunyalar taniyacaksiniz. Yeni fikirleri ve alanlari kesfetmeye karsi merakiniz olusacak, daha cok soru soracaksiniz, daha cok arastirmaya baslayacaksiniz ve baskalarinin gormedigi baglantilari kesfedeceksiniz. Kosarken gozleriniz gorulmeyeni gorecek, kulaklariniz duyulmayani isitecek. Kalbiniz sizi daha once kesfedilmemis bir yolculuga cikaracak. Herseyden once kendinizi kesfedeceksiniz. Engellerin ustesinden gelme kararliliginizin arttigini goreceksiniz.

3- Kendinizle Yalniz Kalacaksiniz.

Kilometreleri kat ederken tek siniriniz ufuk cizgisidir. Sehrin silueti ve insanlar yaninizdan kayarcasina akip giderken, tamamen kendinizle basbabasa kalirsiniz. Bu nedenle kosucular genellikle kendileriyle barisik, mutlu, enerji dolu ve pozitif insanlardir. Mutlu ve huzurlu bir hayat icin belirli bir sure yalniz kalmak, kendimize zaman ayirmak cok iyi gelecek. Kendimize yalniz kalacak zamani duzenli bir sekilde ayirabilmemizin en etkili yollarindan biri kosmaktir. Yalniz kaldigimizda farkindaligimizin artmasi zihnimizi canlandirir ve kendimizi daha iyi hissetmemize sebep olur. Verimliligimiz uzerinde cok buyuk bir etkisi vardir.

Özetle potansiyellerimizin kesfi konusunun uzerinde dusunulmesi gereken onemli bir baslik oldugunu dusunuyorum. Gercek potansiyeli kesfetmek için hepimiz bir yerlerden baslamaliyiz. Kosu, hizli sonuc alabileceginiz, degisimi deneyimledigim etkili bir yontem. Bugun yeni bir gun ve her yeni gun yeni baslangiclar getirir. Yolunuz acik olsun.

19 Eylül 2015 Cumartesi

KOSU ONCESI VE SONRASI TOP 10 OGUN

Kosanlar icin dogru beslenme hem saglik hem de en iyi performansi yakalayabilmek icin gereklidir. Beslenme sekli, bir antrenmanin veya yarisin nasil gececegini belirleyecek kadar cok etkilidir. Motivasyona da onemli olcude etki eder. Iste bu yuzden antrenman veya yarislardan once depolarimizin dogru besinlerle dolu olmasi son derece önemlidir.

Kosu oncesi tercih edilen besinler nisasta icerigi bakimindan zengin olmalidir. Cunku nisastalar, protein ve yaglardan cok daha hizli sindirilir. Favori nisastalarım arasinda tahilli ekmek, yulaf, makarna, meyve ve sebze gibi karbonhidratlari sayabilirim. Bu karbonhidratlar 1-3 saat arasinda hizli bir sekilde midede sindirilebilen besinlerdir ve vucudun istedigi, ihtiyac duydugu enerjiyi saglarlar. Onerdigim asagidaki besinlerin antrenmanlardan en az 1-1,5 saat once alinmasini tavsiye ederim.

Kosu Oncesi TOP 10

•  1 ad. muz veya 1 bardak light muzlu sut
•  1 avuc uzum ve badem
•  Yarım kase light sut ve tam bugday/tam tahilli kahvaltilik gevrek
•  2 dilim ananas, 3-4 parca ceviz ve tarcinli light yogurt
•  1 dilim tam bugday ekmegine beyaz peynirli tost
•  1 dilim tam bugday ekmegine surulu fıstık ezmesi
•  1 dilim tam buğday ekmegi uzerine lor peyniri
•  Yarim kase light yogurt ve icine yarim muz veya yarim seftali
•  Humusu dip sos olarak kullanarak havuc, biber, salatalik dilimleri
•  Hindili veya tavuklu marul yapraklariyla kepekli mini bir sandvic


Kostuktan sonra kaslardaki glikojen depolarını doldurmak, kaslarımızı yapılandırmak, gücümüzü toplamak için yine beslenmemiz gerek.

Kosu Sonrasi TOP 10

•  Ilk 30dk icinde 1 olcek protein tozuyla hazırlanmış 1 bardak light sut (Ultimate marka whey protein tercih ediyorum.)
•  Meyve, süt, badem ve cevizle hazırlanan Smoothie (Ornek: yarım muz, 5-6 ad. badem, 1 tatli kasigi tarcin, yarim bardak yagsiz sut ve buz)
•  Yarım kase yagsiz yogurt ve icine taze/donmus cilek veya ahududu, yaban mersini, yarim seftali
•  Hindili, tavuklu, somon fumeli veya ton balikli marul yapraklarıyla kepekli/tam buğday ekmekli mini sandviç. Yaninda light ayran
•  Hindili, tavuklu, somon fumeli veya ton balikli salata ve yanına 1 dilim tam buğday/tahıllı ekmek
•  Izgara hindi, tavuk veya balik. Yaninda sade yesillikli salata veya 4-5 parca izgara kuskonmaz
•  Taze domates soslu, karisik sebzeli veya light yogurtlu makarna
•  3 yumurta beyazi ve 1 tam yumurta ile hazırlayacaginiz omlet. Yaninda 1 dilim tam bugdayli/tahilli ekmek
•  1 kase light yogurt icine tam bugday gevrek, 4-5 badem, kuru meyve parcalari
•  Firinda somon ve yaninda buharda pismis patates veya karisik sebzeler

Simdiden afiyet olsun.